UZUN SÜRELİ İLİŞKİNİN KRİZLERİ

Ana Sayfa / Blog

Çift olmanın doğasında sürekli değişmek ve yeniden yapılanmak vardır. İki kişinin birbirlerini sevmesi, ilişkilerinde krizler, çatışmalar veya başka zorluklar yaşamayacakları anlamına gelmez. Bu nedenle uzun süreli ilişkilerde bazı herkes tarafından yaşanan kriz anları vardır.

Her ilişki kendi güçlü ve zayıf yanlarıyla ve kendi çatışmalarıyla ayrı bir dünyadır. Yine de uzun süreli ilişkilerde birden daha fazla kriz yaşanır. Bu krizlerin bazıları çok genel ve evrenselken, bazı anlarda o ilişkiye özel nedenlerle ilişkinin istikrarı bozulur.

Temel olarak uzun süreli ilişkilerde belli başlı kriz anları vardır: aşk bittiğinde, taraflardan biri ilişkiyi resmileştirmek istediğinde, beraber yaşamaya başlandığında, çocuklarda doğduğunda ve son olarak çocuklar evi terk ettiğinde. Her birine yakından bakalım.

1.İlişki Krizi- Aşkın Sonu

Uzun ilişkilerdeki ilk genel krizdir. Genelde ilişkinin başlamasından 1 yıl sonra ortaya çıkar. Araştırmalara göre, aşk ortalama 3 ay sürmektedir. Buna rağmen, etkileri daha uzun sürer. Bu sürenin yaklaşık bir istatistik olduğunu ve özel durumlar için değil, ortalamalardan bahsettiğimizi unutmayın.

Aşkın sonu romantik ideallerin kırıldığını gösterir. Diğer bir deyişle, artık partnerimizi mükemmel ve sıra dışı biri olarak görmeyiz. Bu noktada, partnerimizin bütün eksiklikleri gözümüzün önüne serilir. Bu yeniden bir uyum sürecini, beklentilerimizi yeniden oluşturmayı ve aynı zamanda bir krizi beraberinde getirir. İlk bakışta mükemmel görünen birçok ilişki bir, bir buçuk yıl sonrasında biter. Bu idealin bitip, gerçekliğin başlamasının bir sonucudur.

2. Resmileştirmek- Uzun süreli ilişkilerdeki genel bir kriz

Normal olarak, başlangıcından birkaç yıl sonra başka bir kriz ortaya çıkar. “Bir sonraki adıma geçmek” düşüncesi ilişkide bir dalgalanma yaratır. Bu beraber yaşama kararı alıp almama anıdır. Yine aynı şekilde, bu yeniden uyum sağlama süreci de ilişkide istikrarı bozar. Bu noktada ilişki önündeki farklı yollardan  birini seçebilir. En iyi durumda, partnerlerin ikisi de beraber yaşama veya yaşamama konusunda hemfikir olurlar. Bu karşı tarafın kabulü ve ilişkinin daha olgun bir şekle bürünmesiyle mümkün olur. Bazı çifler bu düşüncede hemfikir olmazlar. Bu nedenle, ilişkide ayrılıklar ve bitişlere yol açılabilir.

3.Beraber Yaşama Uyum

Kültürümüzde genel olarak evlilikle özdeşleşen bu süreçte, çiftleri yeni bir zorluk bekler. Alışkanlıkları, rutinleri ve  kuralları farklı olan iki kişinin aynı mekanı paylaşması genelde bir uyum süreci gerektirir. Bu uyum sürecinde beklentilerin farklı olması ve uzlaşmaya varamamak genelde bir dizi krizi birbirinde getirir. Bu süreç aynı zamanda beraberinde yeni roller ve flört dönemine benzemeyen bir yeniden yapılandırmayı gerektirir. Bu yeniden yapılanmayı ve uzlaşmayı yapayan çiftler ayrılıkla karşı karşıya kalır. Günümüzde evliliklerin çoğunun ilk 5 yıl içerisinde bitmesi, kişilerin aynı mekanı paylaştıkları partnerlerinin beklentilerinden çok farklı olduklarını farketmesinin sonuçlarından biri olarak görülüyor.  

4. Çocukların gelişi

Çocukların gelişi ilişkiyi yeniden yapılanmaya zorlayan başka bir faktördür. Bu süreç, ilişkide zaten varolan çatlakların iyice görünür olmasına neden olur. Aynı zamanda kişilerin kendi çocukluklarındaki eski, bitmemiş çatışmaların su yüzüne çıkabilir. İstikrarlı ve durağan görünen ilişki sallanmaya başlar. Bu aşamada, anne-baba olmanın öncelikli rolü nedeniyle ilişki ikinci plana düşer. Çocuklar öncelik haline gelir. Bazen çiftler arasında çocuk yetiştirmenin nasıl olacağı konusunda görüş ve tutum farklılıklarından doğan anlaşmazlıklar meydana gelir. Bazen de partnerlerden biri bu sorumluluğun taşıyabileceğinden daha fazla olduğunu düşünmeye başlar. Bu çatışmalarla baş edememek ayrılığa veya uzaklaşmaya neden olabilir. Eğer ilişki bu krizlerle baş edebilmeyi becerirse, daha güçlü bir aileye dönüşür.

5. Boş yuva sendromu ve yeni zorluklar

Çift, daha önceki bütün zorlukların bir şekilde üstesinden gelmiş olsa da, çocukların büyüyüp evi terk etmeleriyle de yüzleşmek zorundadır. İki kişi yıllar sonra yeniden yalnız kalırlar. Geçen zamanda ikisi de büyük ölçüde değişmiştir ve çiftin birbiriyle yeniden tanışması ve birbirlerini tanıması gerekmektedir.

Geçmişte, çiftler daha erken evlendiğinden boş yuva sendromu 50li yaşlarda yaşanmaktaydı. Böyle olduğunda birçok çift, yeniden başlamak için hala yeteri kadar zamanı olduğunu düşünürdü. Ancak günümüzdeki evlilik yaşlarının 30ları bulmasıyla, bu ikinci bahar çok daha geç yaşanmakta. Bu nedenle, bu aşamada ayrılıklar çok yaygın değil ancak bu süreç büyük krizlerin yaşandığı bir çağa dönüşebilir. Bu krizleri atlatmak, ilişkinin ve partnerin daha önce hiç keşfedilmemiş yönlerini bulmaya öncülük edebilir.

Partnerler birbirlerini çok derinden sevse de, bu sevgi ilişkide zorlu anların yaşanmasını engellemez. Öte yandan uzun ilişkilerdeki krizler, ilişkinin pekişmesinin ve çiftin bağlarının güçlenmesinin, ilişkinin derinleşmesinin ve kalıcılaşması için harika fırsatlar yaratabilir.

Kaynak: https://exploringyourmind.com/stable-relationship-crisis-four-types/

Yazan: İz Psikoloji Enstitüsü