Kişilik genel olarak; kişiyi başkalarından ayırt ettiren ,kendine özgü ,biricik olan duygu,düşünce ve davranış örüntülerini içerir. Kişilik bireyin ‘nasıl bir kişi’ olduğunu betimler.Kişiliğin oluşumu doğum öncesi ,doğum sonrası ve çocukluk çağındaki fiziksel ,ruhsal koşullar ,etkileşimler ,öğrenme ve toplumsallaşma etkileriyle biçimlenir.
Herkesin bir kişiliği vardır ve çoğumuzun kişiliği ‘bozuk’ değildir. Bazı özelliklerimiz diğerlerine göre daha öne çıkabilir ancak hepimiz birkaç kişilik tarzının özelliklerini birlikte taşırız.Belli bir tanımlamaya uymayan birçok kişi ,iki tip kişilik yapılanmasının bir birleşimini taşır (depresif-mazoşistik,paronoid-şizoid gibi)
Kişilik bozukluğu diyebilmek için , kişinin toplumsal uyumunda işinde ,ilişkilerinde süreklilik sağlayabilmesinde uzun süredir önemli bozulmaların olması gerekmektedir.Kişilik bozukluklarında ,benliğe yerleşmiş olan davranış örüntüleri esneklik göstermeden sürdürülür.(örneğin,yapılan yanlışlar devam eder).Genel olarak çevre ile çatışma olur ve kendisini çevreye değil çevresini kendisine uydurmaya çalışır .Sorunları olduğunda kişilik bozukluğu olanlar kendi davranışlarını haklı çıkarmaya çalışır, davranışları hakkında iç görüsü yoktur,daha çok çevreyi suçlar.Sorunun kendisinden değil başkalarından kaynaklandığına ilişkin açıklamalarda ısrar eder.Kendi davranışlarından yakınmaz ve değiştirmek için bir çabası olmaz,hatta çevresini değiştirmeye çalışır.Bazı kişilik bozukluklarında alkol ve başka maddelere karşı düşkünlük de olabilmektedir(örneğin,anti sosyal ve borderline kişilik bozukluğu).
Kişinin ses tonu , duruşu ve anlatımı da kişilik yapısıyla ilgili önemli ipuçları vermektedir.Hisrionik kişilikte abartılı,dramatik bir anlatım ve davranış biçimi,obsesif kişilikte olayları çok ayrıntılı anlatma eğilimi , şizoid ve çekingen kişilikte göz göze gelememe ,paronoid kişilikte kendini savunan konuşma biçimi ,antisosyal kişilikte çevreyi suçlama eğilimi görüşme sırasında gözlenebilmektedir.Depresif kişinin anlatımında da genelde başkaları ,başkalarının ihtiyaçlarını karşılamaya çalışma yer alır.
İlişki kurma biçimlerine gelince narsisistik kişiler ‘değerli’ olduğu duygusunu sürdürebilmek için , özsaygılarını dengede tutabilmek ve özsaygısının uğradığı hasarı onarabilmek için ilişkide bulunduğu kişileri değersizleştirme ve kullanma eğilimindedir.
Mazoşistik (kendi aleyhine işleyen kişilik) kişiler ,ilişkide bulunduğu kişilerin kendilerini suistimal etmekte olduğunu yansıtırlar ancak bundan sorumlu kişiyle ilgili herhangi bir rahatsızlık veya tepki duygusunu da genellikle inkar ederler.
Obsesif ve kompulsif kişiler ilişkilerinde inatçı , düzenli , mükemmeliyetçi ,dakik ,katı ,aşırı vicdanlı , sorumluluk sahibi ve güvenilir özellikler gösterirken , sınırda (borderline)kişiler ilişkide bulunduğu kişileri hem yüceltir,( göklere çıkarma ) hem de değersizleştirirler( yerin dibine sokma ).
Genel olarak toplum içinde kişilik bozukluklarını saptamak güçtür çünkü çevreyi suçlama eğilimlerinden ötürü kendi sıkıntılarını fark etmekte güçlük çekerler ve tedavi için başvurmazlar.Çevre ile çatışmalarından ötürü genelde yakınları tarafından başvurular olur.Ya da değişik hastalıklarla psikiyatriye gelenler arasında kişilik bozukluğu saptanır.
Kişilik bozukluğu türlerine bakacak olursak ;garip, sıra dışı kişilik özelliklerini içeren Paranoid,Şizoid,Şizotipal kişilik bozuklukları ; Dramatik ,coşkusal ,özellikleri içeren anti sosyal ,borderline(sınır) ,histrionik,narsisistik kişilik bozuklukları bulunmaktadır.
Kişilik terapi uygulamalarıyla çokça değiştirilebilir ancak dönüştürülemez. Örneğin terapist depresif bir kişinin ,depresif halinin zarar verici ve dirençli niteliğini azaltmasında yardımcı olur ancak onun histerik yada paronoid bir kişilik haline gelmesini sağlamaz.İnsanlar ,temel kişiliklerinin içerdiği özellikleri iyi değerlendirebilirlerse özerkliklerini ve özsaygılarını çokça arttırabilirler.
Daha özgür hissedebilme ,otomatik olarak yaptıkları davranışlar üzerinde hakimiyet kurabilme ve seçim yapabilme gücü elde edebilirler.Kendini kabul edebilme ,kendilerine özgü eğilimlerin birleşiminin nasıl oluştuğuna ilişkin bir kavrayışa neden olur.
Yazan: İz Psikoloji Enstitüsü