Çocuğun gelişimi, davranışları ve kişiliği üzerinde ana babanın doğrudan ve dolaylı etkisi sosyal bilimlerde uzun süredir araştırma konusu olmuştur. Özellikle ana baba tutumları, çocuğun kişiliğinin gelişiminde temel rol oynar. Ana-baba çocuk ilişkileri 1930’lardan itibaren üzerinde çok durulan konulardandır. Bu yazıda öncelikle çocuk yetiştirme tutumları tanımlanacak, farklı tutumların çocuklar üzerindeki etkilerine değinilecektir.
ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMLARININ TANIMLANMASI
Çocuk kendini ifade edebilmeyi, kendi kendini yöneten bir birey olabilmeyi ailesinden öğrenir. Özellikle ana baba tutumları kişiliğin oluşmasında temel rol oynar. Duygusal bozukluğu olan çocukların ailelerinin çocuk yetiştirme özellikleri üzerine yapılan araştırmalar, ebeveyn çocuk ilişkisinin incelenmesini gerekli kılmıştır.
İlk çalışmalarda, ana baba davranışıları iki temel boyutta ele alnımıştır. Bunlar :
Sonraki çalışmalarda isimlendirmeler farklılaşsa da temelde aynı noktaya işaret ederler. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Ana Baba Kabulü (destekleyici davranışlar) : Birinci kutbunda kabul veya sıcaklık, diğerinde ise reddetme veya düşmanlık bulunmaktadır. Kabul edici ana babalar çocuklarının varlığından hoşnut, pozitif pekiştireçler kullanan ve genel olarak çocuğun düşünce ve gereksinimlerine duyarlı kişilerdir. Reddedici ana babalar ise çocuklarına karşı doyurucu olmazlar, onun yeteneklerini kişisel özelliklerini sorgulayıcı ve eleştirici olma eğilimindedirler.
Ana Baba Kontrolü (sınır koyucu davranışlar): Bir kutbunu izin vericilik, diğerini ise kısıtlatyıcılık oluşturmaktadır. İzin verici ana babalar kural koymakta ve bunların ihlaline karşı müdahalede yetersizdirler. Fazla gevşek kurallar kullanırlar çocuğun zorlayıcı taleplerine boyun eğerler. Kısıtlayıcı ebeveynler ise çocuktan aşırı davranış sorumluluğu beklerler ve beklentileri ile uyumlu sert kurallar koyarlar. Çocuğun otonomisini kısıtlarlar. Üç ayrı alt boyutu vardır:
Şekil-1Ana baba davranışlarının iki ana davranış boyutuna uygun olarak yerleştirilmesi (Orbay,1996)
İlerleyen yıllarda, dört farklı çocuk yetiştirme tutumu tanımlanmıştır. Ebeveynin yakın tutumları, çocuğun kendini kabul ve kontrol etmesine yardımcı olacaktır. Tersi olarak düşmanca ve reddedici bir tutumun, çocuğun kendi hakkındaki bilinçli gelişimini olumsuz etkilediği, saldırganlığa ve otorite figürlerine tepki duygusuna yol açtığı belirtilmiştir. Aşırı derecede sınırlayıcı ebeveynler ise çocukta bağımlılık duygusunu geliştirir. Bununla birlikte izin verici tutumların da çocuk üzerinde olumsuz etkileri olabilir.
Baumrind, ana baba davranışlarını ebeveynin talepkarlığı ve çocuğa tepki vermesi açısından incelemiştir. Buradan yola çıkarak otoriter, otoritatif, izin verici ve ahenkli olmak üzere dört farklı ana baba tutumu tanımlamıştır.
Macoby ve Martin sevgi ve kontrol boyutlarının kombinasyonu sonucu ; otoriter, izin verici, yetkin ve ilgisiz çocuk yetiştirme tutumlarını tanımlamışlardır.
Garbarino ve Brofenbrenner’in geliştirdikleri ekolojik kuramda ise gelişen bireyle çevresi arasındaki etkileşim incelenir. Burada hem çevre hem de birey etkin kabul edildiği için , ikisi arasındaki dengeli ve karşılıklı uyum söz konusudur. Bu kuram çerçevesinde ana baba çocuk ilişkisini tek yönlü etkileyici olarak ele almanın hatalı olduğu, bu incelemenin çok yönlü, karşılıklı ilişki örüntüleri içinde yapılması gerektiği eleştirisi yapılmaktadır. Kısaca çocuğun, çocuk aile ilişkisinin ve çevrenin bazı özellikleri de ana baba tutumlarını etkileyebilir vurgusu yapılamktadır.
FARKLI TUTUMLARIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Bu bölümde diğer önemli yaklaşımların sentezi olması açısından önem taşıdığı için Macoby ve Martin’in sınıflaması kullanılacaktır. Farklı tutumlar sonucu çocuklarda ortak olarak görülen bazı kişilik yapıları sunulacaktır.
Otoriter Tutumun Etkileri:Bu tutum erkek çocuklarda bilişsel gelişim, benlik saygısı ve girişkenlik düzeyinin, kız çocuklarda sorumluluk düzeyinin, hem kız hem erkek çocuklarda bağımsızlık, vicdan gelişimi ve iç kontrol düzeyinin düşük olması ile sonuçlanmaktadır. Ayrıca bu çocuklar ortalamanın üzerinde saldırganlık göstermektedir.
Otoriter tutumun kız ve erkek çocuklarda farklı sonuçlar doğurması toplum normlarından kaynaklanmaktadır. Erkek çocuğun baskı altında tutulması ile toplum normlarından sapılma gösterildiği için otoriter tutum erkekler üzerinde daha kötü etkiler yapabilmektedir.
İzin Verici Tutumun Etkileri: Bu tutum çocuklarda bağımsızlığın ve sorumluluğun düşük, impulsif davranış ve saldırganlığın yüksek düzeyde görülmesiyle ilişkili bulunmuştur.İzin verici ailelerin çocukları toplum normlarını öğrenmede güçlük çekerler. Olweus 1980’de yaptığı araştırmalar sonucunda, zor mizaca sahip çocukların, annelerini izin verici olmaya zorladıklarını, saldırganlığa izin vermenin sonucunda da saldırganlığın bu çocuklarda yüksek boyutlarda olduğunu bulmuştur.
Yetkin Tutumun Etkileri: Yetkin tutum, çocuklarda, yüksek benlik saygısı, sorumluluk düzeyi, iç kontrol ve vicdan gelişimi ile ilişkili bulunmuştur. Bu tür ailelerde yetişen çocukların daha başarılı olduğu, ayrıca kız çocukların bağımsızlık düzeyinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Araştırma sonuçları, yerinde ve dozunda verilecek tepkisellik ve kontrolün, çocukların sağlıklı ve güçlü gelişmesi açısından oldukça önemli olduğunu göstermiştir.
İlgisiz Tutumun Etkileri: Pulkkinen 1982 yılında Finlandiya’da yaptığı boylamsal çalışmasında çocukları 8, 14 ve 20 yaşlarında incelemiştir. İlgisiz ailelerin çocukları 14 yaşında incelendiğinde, impulsif, okula ilgisiz, vaktini boşa harcayan, yanlış arkadaşlar seçen, içki ve sigara kullanmaya eğilimli ya da kullanmaya başlamış olan çocuklar olarak gözlenmiştir. 20 yaşında ise bu kişilerin engellenmeye karşı toleransları ve duygusal kontrolleri düşük bulunmuş, aşırı alkol alımı ve yüksek suç oranı belirlenmiştir. Ayrıca bu kişilerin uzun vadeli planlar yapamadığı, günlük yaşamın akışına kendilerini bıraktıkları, anlık tatminlerle yetindikleri gözlenmiştir. Ana baba davranışlarında hem tek ebeveyn bazında hem de iki ebeveyn arasındaki tutarsızlık da çocuğun ruhsal gelişimi açısından üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Yazan: Özge HAZNECİ